Samsun’un Bafra ilçesinde 1974 yılında başlatılan ve bugüne kadar 15 bine yakın arkeolojik buluntunun ortaya çıkarıldığı İkiztepe Höyüğü’ndeki kazılar, Karadeniz’in geçmişi hakkında önemli ipuçları veriyor.
İkiztepe köyü sınırları içinde yer alan İkiztepe Höyüğü’nde 1974 yılında başlayan ve 2012 yılında son bulan, Prof. Dr. Önder Bilgi’nin uzun yıllar başkanlık ettiği kazılar, Doç. Dr. Aslıhan Beyazıt başkanlığında 2021 yılında yeniden başladı.
Kızılırmak Nehri’nin denize döküldüğü bölgede yer alan, farklı kültür katlarına sahip höyükte bugüne kadar çıkarılan yaklaşık 15 bin buluntu, Samsun Arkeoloji ve Bafra Müzesi’nde sergileniyor.
Doç. Dr. Aslıhan Beyazıt, öğrencilik yıllarında ilk kazı deneyimini İkiztepe Höyüğü’nde gerçekleştirdiğini ve araştırma görevlisi olduğu yıllarda da kazı çalışmalarında bulunduğunu dile getirdi.
İkiztepe Höyüğü kazılarının sadece Karadeniz için değil Türkiye geneli için de önem arz ettiğini vurgulayan Beyazıt, Hitit öncesi ilk Tunç Çağı ve Geç Kalkolitik dönemin izlerinin arandığı bölgenin, birçok açıdan arkeolojik ve kültürel değer taşıdığını söyledi.
Beyazıt, bölgede yaşayan halkın maden işçiliğini ve tekstil üretimini iyi bilmeleri, 690 iskeletin yer aldığı toplu mezarlık ve ameliyatlı kafataslarının, İkiztepe’yi diğer kazı bölgelerinden ayırdığını ifade etti.
Karadeniz arkeolojisinin, Anadolu’nun diğer bölgelerine göre göz ardı edilmiş olduğunu dile getiren Beyazıt, şöyle devam etti:
“İkiztepe’de milattan önce 4500 yılından milattan önce 1700 yılına kadar aralıksız yerleşim devam ediyor. Karadeniz Bölgesi’ne baktığımız zaman bu kadar kesintisiz tabakalaşmayı veren şu an için tek yer. Karadeniz’de başka kazılar devam ettikçe İkiztepe’nin yalnızlığı da böylelikle gidecek. Kazılara yeniden başlamamızdaki asıl amaç, höyüğün kronolojisini tekrar değerlendirmek. Arkeoloji, bilgilerimizin hızlı değiştiği dinamik bir bilim dalı. Anadolu ve bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkan yeni verilerle ve farklı disiplinlerle bir arada çalışarak yeni sonuçlara ulaşmayı hedefliyoruz.”
“TÜM BİR MİMARİ PLANA RASTLAMAK AHŞAP KAZIYORSANIZ ÇOK GÜÇ”
Bölgenin coğrafi özelliklerinden dolayı bölge genelinde ahşap mimarinin baskın rol oynadığına işaret eden Beyazıt, “İkiztepe’de mimari, çivi kullanılmadan kalın kalaslar iç içe geçirilerek çantı denilen teknikle yapılıyordu. Ahşaplar arasında kalan boşluklar ise içten ve dıştan kalın kille sıvanarak dolduruluyordu. Mimari ahşap olduğu için sıklıkla yangına maruz kaldığını görüyoruz. Dolayısıyla biz kazılarda bu yanmış ahşapların, hatılların bıraktığı izlere rastlıyoruz daha çok. Tüm bir mimari plana rastlamak, ahşap kazıyorsanız çok güç ve biz bu mimari izleri, tabanları takip ederek, sonuçlara ulaşmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
İkiztepe Höyüğü’nden çıkan buluntuların İkiztepe’nin bir dokuma merkezi olduğunu gösterdiğini anlatan Doç. Dr. Beyazıt, şunları kaydetti:
“Buluntular sayesinde halkın sosyoekonomik yaşantısını değerlendirmek mümkün. Önemli bir dokuma merkezi olduğunu biliyoruz. Beş bine yakın tezgah ağırlığı, dericilikte kullanılan kemik aletler, önemli bir dokuma merkezi olduğunu gösteriyor. Madencilikte ileri bir bilgi birikimine sahip olduklarını ele geçen çok çeşitli ve nitelikli buluntulardan anlıyoruz. Şu anda Erken Tunç Çağı dediğimiz dönemi, yani milattan önce 3200-2000 yılları arasını kazıyoruz. Bize özellikle çanak çömlek buluntuları bunu gösteriyor. Amaç aslında bu kronolojik sırayı tüm bulgularıyla birlikte ortaya koymak.”
İşte diğer kareler…
- Etiketler :
- Haberler –
- Sanat
- N-Life
- N-Life Kültür&Sanat
İzmir Tempo sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.