Haberler – ntv.com.tr | 14.07.2022 – 16:27
Gözün iç arka yüzeyini örten, ince, ışığa hassas tabaka olan retinayı etkileyen bazı hastalıklar, ciddi görme kaybı ile sonuçlanabilir. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Murat Hasanreisoğlu, en sık görülen retina hastalıkları, bu hastalıkları teşhis ve tedavi yöntemlerini N-Life için anlattı.
Retina; gözün iç arka yüzeyini örten ince, ışığa hassas tabakadır. Göze ulaşan ışık, kornea ve mercek tarafından kırınıma uğrayarak retina üzerine odaklanır. Retinada oluşan bu görüntü elektrik sinyallerine çevrilerek, görme siniri aracılığı ile beyine ulaşır.
Retina dokumuzu etkileyerek hastalık oluşturan belli bazı durumlar şunlardır:
Diyabetik retinopati (Diyabete bağlı retina hasarı)
Diyabet, vücutta insülin hormonunun üretiminin yetersizliği ya da insülin etkisinin yetersizliği nedeniyle gelişen birçok organı etkileyebilen bir metabolik hastalıktır. Diyabet (şeker) hastalığının en olumsuz etkilerinden biri, görmeyi sağlayan hücrelerin yer aldığı ağ tabakanın, yani “retinanın” hasarıdır. Şeker hastalarında küçük kan damarların uzun süren kan şekeri yüksekliğine bağlı olarak hasar görmesi sonucunda gelişen bu duruma diyabetik retinopati adı verilmektedir. Diyabetik retinopati, şeker hastalığı olan herkeste görülebilir. Yüksek kan şekerine maruz kalma süresi arttıkça retina hasarı gelişme olasılığı da artmaktadır.
Şeker hastalığına bağlı retina hasarında, küçük damarların hasarına bağlı olarak erken aşamada retina tabakası içinde minik kanamalar ve bu damarlardan sızıntılar görülür. Hasarın ilerlemesiyle birlikte değişiklikler sadece ağ tabaka içinde sınırlı kalmaz. Anormal damarlar gelişmeye ve retina tabakasının dışına, göz küresinin içine doğru uzanmaya başlar. Bu anormal, yeni oluşan damarlar normal damar yapısına göre daha kırılgan olup kan sızıntılarına ve göz içi boşluğuna kanamaya neden olabilir. Hastalık bu aşamada gerektiği gibi tedavi edilmezse, bu anormal damarlar ve gelişen bağ dokusu retina dokusunu da beraberlerinde göz içine doğru çekerek retina tabakasını durduğu göz iç duvarından ayırabilir ve retina dekolmanı adı verilen duruma yol açabilir. Diyabetik retinopatinin ileri aşamasında görülebilen bu durum, artık geri dönüşü çok zor olan ciddi görme kaybı ile sonuçlanabilir.
Diyabetik retinopati, göz hekimi tarafından göz bebeğini büyüten damlalar damlatılarak yapılan göz dibi muayenesinde saptanır. Takibinde ve tedavi kararında retinanın ve damar yapılarının durumunu hassas bir şekilde gösteren ileri görüntüleme cihazları ile yapılan testler kullanılmaktadır. Diyabetik retinopati gelişiminden korunmakta en önemli basamak kan şekerinin kontrol altında olması ve istenilen düzeylerde seyretmesidir.
Göz içi ilaç enjeksiyonları uygulanır
Diyabetik retinopati gelişmesi durumunda ise keskin görmemizi sağlayan makula (sarı nokta) bölgesinde görmeyi tehdit edecek derecede sıvı birikmesi durumunda damarlardan sızıntıyı azaltmak için veya anormal damarlar geliştiğinde bu damarların gerilemesini sağlamak amacıyla göz içi ilaç enjeksiyonları uygulanır. Ağ tabakada beslenmeyen alanlar oluştuğunda anormal yeni damar oluşumunu engellemek ve oluşan anormal yeni damarlardan kanamayı, sızıntıyı azaltmak için lazer tedavileri uygulanır. Retina hasarının geç evrelerinde, göz boşluğuna zaman içerisinde geri çekilmeyen kanamalar oluşabilir, bağ dokusu gelişip retina üzerinde çekintiler yapabilir ve retina dekolmanı gelişebilir. Bu durumlarda vitrektomi ameliyatı uygulanabilmektedir.
Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (Sarı nokta hastalığı)
Makula (sarı nokta); retinanın merkezi görme ve renkli görmeden sorumlu küçük bir bölümüdür. Makula dışında kalan çevre retina ise, etraf görmemizde ve gece görmemizde etkindir rol oynar. Halk arasında “sarı nokta hastalığı” olarak bilinen yaşa bağlı maküla dejenerasyonu, özellikle 55 yaş üzerindeki bireylerde makulanın ilerleyici bir şekilde bozulmasıyla karaterize bir retina hastalığıdır. En belirgin şikâyet, merkez görmede bulanıklaşma veya bozulmadır. Okumada, yakın çalışmada ve araç kullanmada zorluk farkedilebilir. Makula dejenerasyonu olan bir kişi, sayfada bulanık harfler, satırların karışması, merkez görmede siyah veya boş alan tarifleyebilir. Bu durum bireyin günlük faaliyetlerini yapmasını engellemektedir.
Kuru ve yaş (eksudatif) olmak üzere iki tipi vardır. Hastaların büyük bir çoğunluğu kuru tip olarak görülmektedir. Genelde, önce kuru tip sarı nokta hastalığı yavaş ve ağrısız ilerleyen şekilde görülürken, yaş tip sarı nokta hastalığı kuru tipin görüldüğü bireylerde, daha ileri safhalarda görülmektedir. Kuru tip sarı nokta hastalığı, retinal pigment epiteli tabakasının altında metabolit birikimlerinden (druzen) kaynaklanırken; yaş tip sarı nokta hastalığı, retina altı bölgede yeni anormal damarların (koroidal neovaskuler membran) oluşumu ve bu damarlardan sızıntı ve kanama gelişmesinden kaynaklanır. Kuru tip sarı nokta hastalığında görme kaybı çoğunlukla yıllar içerisinde yavaş olarak gelişmesine rağmen, yaş tipte ani ve ciddi görme kaybı gelişmektedir.
Makula dejenerasyonunun tanısında genellikle damlalı göz dibi muayenesi yeterlidir. Yardımcı ileri görüntüleme tetkikleri sarı nokta hastalığının yaş ve kuru tiplerini ayırt etmek için kullanılabilirler. Hastaların takibinde kullanılan Amsler Grid (ızgara) testi, merkezi görmede bozulmayı ya da kör nokta oluşumunu değerlendirmektedir. Hasta bir gözünü kapatarak açık olan gözüyle 30-40 cm mesafedeki yatay dikey çizgilerden oluşan bir resimli test kağıdının ortasında yer alan noktaya odaklanarak bakar. Çizgilerde silinme, kırılma, eğrilme gibi durumlar olması durumunda göz hekimi başvurusu önerilir.
Tam tedavisi yok, hastalık yavaşlatılabilir
Yaşa bağlı makula dejenerasyonu hastalığını tamamen ortadan kaldıracak etkinliği kanıtlanmış bir tedavi yöntemi yoktur. Tedavi hastalığın gidişatını yavaşlatmak veya durdurmak ve yaşam kalitesini arttırmaya yöneliktir. A, C, E vitaminleri, beta karoten ve çinko; yeşil yapraklı sebzeler ve balık ağırlıklı bir diyet ve sigara kullanımı gibi risk faktörlerinden kaçınmak, ilk aşamadaki önleyici tedavi yöntemlerindendir.
Kuru tip sarı nokta hastalığında çeşitli vitamin, mineral takviyeleri ve antioksidan özelliğe sahip olan ilaçlar kullanılmaktadır. Yaş tip sarı nokta hastalığında ise hastalığın seyri daha ağır ve görme kaybı daha hızlıdır. Tedavi edilmediği takdirde semptomlar ağırlaşır, kanamalar görülmeye başlar ve son aşamada ciddi görme kaybına sebep olabilir.
Mevcut görme düzeyinin korunması, görme kaybının ilerlemesinin durdurulması için erken evrede tedaviye başlama önemlidir. Günümüzde yaş tip sarı nokta hastalığında sızıntı ve kanamalara neden olup maküla hasarı yapan yeni damar oluşumunu engellemek için çeşitli ilaçların göz içine düzenli enjeksiyonları ile yapılmaktadır.
Retina yırtığı (Retina dekolmanı)
Çoğu durumda, gözün içini dolduran berrak yumurta akı kıvamında olan jöle benzeri vitreusun yapısındaki bozulmalar nedeniyle retina yırtığı kendiliğinden ortaya çıkar, ancak travma veya önceki göz ameliyatı gibi diğer faktörler de retina yırtıklarına neden olabilir. Vitreus normalde retinaya yapışıktır. Ancak yaşla birlikte bu jel retinadan ayrılabilir. Bu duruma arka vitre dekolmanı denir. Çoğunlukla retinada yırtık oluşmadan, herhangi bir sorun olmadan bu ayrılma tamamlanır. Ancak bazen daha yapışkan bir vitreusa ya da yüksek miyop insanlarda olduğu gibi daha ince retinaya sahip kişilerde retinadan ayrılırken çekintilere neden olabilir ve retinada yırtık oluşturabilir.
Bu durumda en sık belirtiler uçuşan cisimler görme ve gözde ani ışık çakmalarıdır.
Retina yırtıklarına damla damlatılarak yapılan detaylı göz dibi muayenesinde tanı konulmaktadır.
Acil tedavi gerektirir
Retinada yırtık ya da delik oluşması acil tedavi gerektiren bir durum olup saptandığı zaman retinal lazer tedavisi uygulanmalıdır. Aksi takdirde bu retinal yırtık ya da delikten retina altında sıvı sızabilir ve retinanın altındaki tabakadan tamamen ayrılmasına neden olabilir. Bu duruma retina dekolmanı adı verilmektedir. Eğer erken dönemde tedavi edilmezse ciddi görme kaybı ile sonuçlanabilen retina dekolmanlarının tedavisi cerrahi olarak gözün durumuna göre farklı ameliyat teknikleri ile yapılır.
Retinal ven (toplardamar) ve retinal rrter (atardamar) tıkanıklıkları
Retinanın beslenmesini sağlayan retinal damar sistemindeki bir tıkanıklık ani ağrısız görme kaybı sebeplerinden biridir. Bu tıkanıklık ana damardan kaynaklandığında santral retinal arter veya ven tıkanıklığı olarak adlandırılır. Hipertansiyon, diyabet, ateroskleroz, kolesterol yüksekliği, kan pıhtılaşma anomalileri gibi ek hastalıklar risk faktörleridir.
Retinal damar tıkanıklıkları ani ağrısız görme ve görme alanı kaybı gibi şikayetler ile belirti verir.
Damlalı olarak yapılan göz dibi muayenesinde bu tıkanıklıkların tanısı göz hastalıkları uzmanı tarafından rahatlıkla konulabilir. Tanı ve tedavi kararı verirken göz hastalıkları ile ilişkili ileri görüntüleme tetkiklerine başvurulur.
Sistemik bir hastalığın habercisi olabilir
Retinal arter tıkanıklıklarında acil tedavi uygulanmalıdır. Bu nedenle hastanın erken dönemde başvurması tedavi başarısında çok önemlidir. Tıkalı olan damar içindeki pıhtıyı uzaklaştırmayı hedefleyen birtakım tedavi yaklaşıkları olmakla birlikte başarı oranları düşüktür. Retinal ven tıkanıklıklarında maküla ödemi durumunda göz içi Anti-VEGF ilaç enjeksiyonları uygulanmaktadır.
Retinal damar tıkanıklıklarını sadece bir göz hastalığı olarak ele almamak gerekir. Sistemik bir hastalığın habercisi olabileceği için gerekli kan tetkikleri, radyolojik tetkikler yapılır. Kardiyoloji ve iç hastalıkları uzman hekimleri ile iş birliği içinde olunmalıdır.
Retina iltihapları (Üveitler)
Üveit, gözün üvea denilen dokularında iltihaplanma (inflamasyon) oluşturan ve bu dokularını tahrip eden bir grup hastalığı tanımlayan genel bir terimdir. Üveitlerin bazı tiplerinde retina dokusunda iltihaplanma oluşabilir.
Genellikle sağlıklı insanlarda meydana gelip altta yatan herhangi bir sebep bulunamamaktadır. Ancak hastaların bir kısmında enfeksiyon, romatolojik, deri, sindirim sistemi, akciğer, nöroloji ve damar hastalıkları ile ilişkili olabilir. Behçet hastalığı, retina iltihabına yol açan hastalıklardan en bilinenidir ve retinaya büyük zarar verebilir.
Geri dönüşü olmayan görme kaybına neden olabilir
Üveit sadece bir gözü etkileyebileceği gibi her iki gözde de olabilir. En sık görülen belirtileri bulanık görme, ağrı, ışık hassasiyeti (fotofobi) ve kızarıklıktır. Üveit geri dönüşü olmayan görme kaybına neden olabilir. Bu nedenle kalıcı hasar oluşmadan erken tanı ve erken tedavi çok önemlidir.
Retina iltihaplarında sistemik bir tarama yapılarak mevcut duruma göre tedavi planlanır. Gerekli durumlarda göz hastalıkları uzmanı yanında, romatoloji, dermatoloji, göğüs hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları ve nöroloji uzmanı ile birlikte multidisipliner bir yaklaşımda bulunmak tedavi başarısını artırmaktadır.
- Etiketler :
- Haberler –
- Retina Yırtığı
- N-Life Sağlıklı Yaşam
- Göz
- Hastalık
- Genel Sağlık
- Sağlık
İzmir Tempo sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.