Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen 22 Mayıs Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü bu yıl, “Tüm yaşam için ortak bir gelecek inşa etmek” temasıyla kutlanırken, TEMA Vakfı, yürüttüğü “A. Nihat Gökyiğit Biyolojik Çeşitlilik Projesi” kapsamında “İklim” videosunu paylaştı. Video ile TEMA Vakfı, biyolojik çeşitlilik ve iklimin birbirine etkisine dikkat çekiyor.
“ONLAR YOKSA BİZ DE YOKUZ”
Her bir canlı yaşamının karmaşık ağlarla birbirine bağlı olduğunu ifade eden Deniz Ataç; biyolojik çeşitliliği korumanın, ancak bu ağlardaki tüm yaşamların korunması ile sağlanabileceğini vurguladı. Ataç; “İnsanların su, hava, gıda gibi temel ihtiyaçları, sağlığı ve refahı, biyolojik çeşitliliğe bağlıdır. Hayvancılık için gerekli yem, kullandığımız enerji, ilaç ve daha birçok ihtiyaç, doğadaki canlılar sayesinde karşılanıyor. Örneğin hala 2 milyardan fazla insan ısınma, ısıtma, pişirme ihtiyaçlarını doğadan karşılıyor. Yaklaşık 4 milyar insan doğadan elde edilen ilaçlarla sağlık buluyor. Başta antibiyotikler olmak üzere yaygın olarak kullanılan 150 ilacın %57’si, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların yaklaşık yüzde 70’i doğadan sağlanıyor. İklimin düzenlenmesi, su döngüsü ve atmosferde oksijen dengesi, canlılar arasındaki hassas dengelere bağlı” dedi.
YAKLAŞIK 1 MİLYON TÜRÜN NESLİ TEHLİKE ALTINDA
Ataç, bugün insanların karasal ekosistemlerin %77’sini (buzul alanlar hariç), denizlerin ise yüzde 87’sini çeşitli derecede etkilediğini ve bunun sonucunda toplam bitki varlığının yüzde 50, memeli türlerinin ise yüzde 83 azaldığını ifade etti. “Dünyadaki kalan memeli varlığının yüzde 95’inin sadece kültüre alınan hayvanlardan oluşması biyolojik çeşitlilik kaybının tipik bir göstergesi. İnsanların neden olduğu iklim değişikliği, aşırı avlanma ve yararlanma, kirlilik ve başka ekosistemlerden getirilen işgalci türler nedeniyle biyolojik çeşitlilik hızla azalmaya devam ediyor. Sadece son birkaç yüzyılda omurgalı canlılarda görülen tür kayıpları, geçmiş dönemde yaşanan tür kayıplarının 100 katı oldu” şeklinde konuşan Ataç, dünyada bilinen ve değerlendirme yapılan türlerin yüzde 25’i, yani yaklaşık 1 milyon türün neslinin tehlike altında olduğunu söyledi.
KORUNAN ALANLARIN ARTACAK
BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında 2030 yılında korunan alanların yüzde 30’a çıkarılmasının hedeflendiğine de değinen Ataç, “Ülkemizde korunan alanlar, toplam karasal alanın yüzde 10’undan daha az. Ne yazık ki hala biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu önemli doğa alanlarının neredeyse tamamı (%97’si) koruma statüsünden uzak. Bir kıta kadar bitki çeşitliliğine sahip olan, biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu ülkemizde en az yüzde 30 korunan alan hedefine ulaşmak üzere hemen harekete geçilmesi gerekiyor” dedi.
İzmir Tempo sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.