1. Haberler
  2. Gündem
  3. Dünya Mirası Listesine alınan Osmanlı kenti Es-Salt Cami ve kiliseye aynı kapıdan giriliyor

Dünya Mirası Listesine alınan Osmanlı kenti Es-Salt Cami ve kiliseye aynı kapıdan giriliyor

unesco-dunya-mirasi-listesi’ne-alinan-osmanli-kenti-es-salt:-cami-ve-kiliseye-ayni-kapidan-giriliyor
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ezan seslerinin ve kilise çanlarının birbirine eşlik ettiği Ürdün’ün orta batı kesiminde yer alan Es-Salt kenti, UNESCO tarafından “hoşgörü ve kentsel misafirperverliğin yeri” olarak Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Akdeniz ve Arap Yarımadası arasındaki ticaret ve hac kavşağında bulunan Es-Salt, yüzyıllar boyunca farklı dinlerden insanlara kapılarını açan bir Osmanlı kenti olarak öne çıktı. Sakinlerinin, “Burada cami ve kilise aynı girişe sahiptir. Hepimiz aynı ailenin parçayız. Her şeyimizi paylaşırız” dediği Es-Salt, aynı zamanda kemerli kapıları, oyma sütunları ve yüksek pencereleri olan yüzlerce tarihi kireçtaşı binayla dikkat çekiyor.

Haberler – ntv.com.tr – AFP – Reuters 22.12.2021 – 15:09| Son Güncelleme : 22.12.2021 – 15:14

“Güneşin ilk ışıkları üç dağın yamacında kümelenmiş altın renkli kireçtaşı evleri aydınlatırken, sabah ezanı  uykulu vadide yankılandı. “Allahu Ekber” ( Allah büyüktür) diyen müezzinin sesi şehrin kubbelerinin üzerinde yükseldi. Birkaç dakika sonra, şehrin dolambaçlı sokaklarında sabah ayinini ilan eden kiliselerin çanları duyuldu.”

“HOŞGÖRÜ VE KENTSEL MİSAFİRPERVERLİĞİN YERİ”

BBC’den Marta Vidal, Ortadoğu’nun en yeni UNESCO Dünya Mirası alanı olan Es-Salt ile ilgili izlemini bu sözcüklerle özetledi. Minarelerin ve kilise kulelerinin silüeti paylaştığı bu küçük Ürdün şehri,UNESCO tarafından “hoşgörü ve kentsel misafirperverliğin yeri” olarak kabul edildi.

BİR OSMANLI KASABASIYDI

Bununla birlikte, Akdeniz ve Arap Yarımadası arasındaki ticaret ve hac kavşağında bulunan Es-Salt, Osmanlı İmparatorluğu’nu “modernleştirmeyi” amaçlayan reformlar döneminde 19. yüzyılın sonlarında gelişen bir kasaba haline geldi.

Kentin tarihi merkezinde, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına tarihlenen, kemerli kapılar, oyma sütunlar ve yüksek pencereleri olan yüzlerce tarihi kireçtaşı bina yükseliyor.

Yerel kadınları geleneksel iğne işi konusunda eğiten bir dükkan sahibi olan Thaira Arabiyat, “Sarı kireç taşı binalar önemlidir, ancak Es-Salt’ın bu kadar benzersiz olmasının nedeni bu değil. Bu şehri bu kadar özel yapan şey buradaki insanların nezaketi” dedi.

YEMEK VE ÇAY İÇİN SÜREKLİ DAVET ALDI

Vidal, kendisine kahve ikram eden Arabiyat’ın, bardağımı ikinci kez doldurduktan sonra, “Kahvaltı yaptın mı? Gel benimle ye” diye sorduğunu belirtti. Şehrin dolambaçlı sokaklarını ve dar sokaklarını keşfederken, öğle yemeği, kahve veya çay için tekrar tekrar davetler aldığını söyledi.

.

YÜZYILLAR BOYUNCA FARKLI DİNLERDEN İNSANLARIN UĞRAK NOKTASI OLDU

Diğer taraftan, misafirperverlik ve ziyaretçilere karşı cömertlik,  Es-Salt’ta derin bir tarihi geçmişe sahip. Yüzyıllar boyunca şehir, tüccarlar ve hacıların Kudüs, Şam, Bağdat veya Mekke’ye giden önemli bir durağıydı. Halk farklı etnik ve dini kökenlere mensup insanları sürekli olarak ağırladı, onlara yiyecek ve konaklama teklif etti.

19. yüzyılda Es-Salt, bölgenin idari merkezi haline geldi ve farklı dini ve kültürel geçmişlerden gelen tüccarları kendine çekti. Birçoğu sonunda yamaçtaki kasabaya yerleşti ve yerel Bedevi kabilelerinin Levanten tüccarlar ve zanaatkarlarla karıştığı müreffeh mahalleler yarattı.

ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK MİMARİYE DE YANSIDI

Yerel Balqa vilayetinin (Ürdün’ün 12 vilayetinden biri) eski turizm müdürü Ayman Abu Rumman, “Es-Salt, doğu ile batı arasında, çöl ile şehir merkezleri arasında bir buluşma yeri haline geldi. Bu durum kentin mimarisine de yansıdı” diye konuştu.

Vidal, Es-Salt’ın bu çok kültürlü geçmişini en iyi yansıtan binanın Abu Jaber Evi olduğunu aktardı. Bu evin, Osmanlı tarzı  Avrupa etkileri ve yerel geleneklerin karışımının en iyi örneği örneği olduğunu belirten BBC muhabiri, evin  İtalyan freskli tavanları, Art Nouveau vitray pencereleri, süslü sütunları ve Suriye’den seramik karoları ile yerel kireç taşından inşa edildiğini açıkladı.

Bununla birlikte Abu Jaber Evi, 19. yüzyılın sonunda Es-Salt’a yerleşen zengin bir tüccar ailesi olan Ebu Cabir’e aitti. 2009 yılında bina, ziyaretçileri Osmanlı kasabasının tarihi ve gelenekleri ile buluşturan bir müzeye dönüştürüldü.

Ancak Amman, 1928’de Transjordan Emirliği’nin başkenti seçildiğinde, Es-Salt bölgesel önemini yitirdi. Amman’ın yoğun kentleşmesinden kurtulan Es-Salt, karakterini korumayı başardı.

KOMŞULAR BİRLİKTE YİYİP İÇİYOR

Kentin Dünya Mirası listesine adaylık dosyasını hazırlayan Ürdünlü mimar Rami Daher için şehir, yalnızca tarihi kireçtaşı binaları nedeniyle değil, aynı zamanda yüzyıllar boyunca misafirperverlik ve hoşgörü geleneklerini koruma biçimi nedeniyle de benzersiz.

Daher, “Kentin topografyası bir topluluk ve yakınlık duygusunu besledi. Komşular birbirine çok yakın yaşıyor ve birbirlerini birçok farklı şekilde destekliyor. Birbiriyle bağlantılı merdivenler, ortak avlular ve meydanlar; hoşgörülü, çok inançlı bir toplumun gelişimini teşvik etti ve ortak bir alana ait olma duygusu getirdi. Geleneksel binaların çoğu, komşuların birlikte yemek yiyip içebilecekleri ortak avlulara veya teraslara sahiptir” açıklamasını yaptı.

DİNİ FARK ETMEKSİZİN HERKES AYNI AİLENİN BİR PARÇASI

Vidal ile birlikte, Abu Jaber Müzesi’nde şehrin dağlarının panoramik manzarasına sahip bir odada birlikte otururken Abu Rumman, “Buradaki insanlar hala aynı ailenin parçası gibi yaşıyorlar, aralarında hiçbir ayrım yok” dedi.

Ardından Rumman, Osmanlılar tarafından popüler hale getirilen eski bir masa oyunu olan tavla ve mangala oynamak için her gün farklı geçmişlere sahip yaşlı erkeklerin buluştuğu müzenin karşısındaki meydanı işaret etti. Daha sonra önündeki camiyi ve kiliseyi gösterdi:

CAMİ VE KİLİSE AYNI GİRİŞİ PAYLAŞIYOR

“Kilise camiye bakıyor ve aynı girişi paylaşıyorlar. Müslümanlar ve Hristiyanlar birbirlerinin kutlamalarına katılırlar. Ellerinde ne varsa komşularıyla paylaşırlar. Bu belki de en çok şehrin en eski kilisesinde belirgindir. 1682’de Aziz George’un bir çobana göründüğü söylenen bir mağaranın etrafına inşa edilen kilise, Arapça’da bölgede Aziz George ile bağdaştırılan İslami bir şahsiyet olan Al-Khader olarak biliniyor. Hristiyanlar da Müslümanlar da dua etmek için oraya giderler, herkesi bekleriz.”

KİLİSENİN BEKÇİSİ MÜSLÜMAN ALİ

Komşu Ortodoks Kilisesi Bakire Meryem’in Göğe Kabulü’nde çalışan Sabreen Dababneh ise, “Hıristiyanlar ve Müslümanlar oraya dua etmek için geliyorlar, herkesi bekliyoruz. Es-Salt’ı bu kadar özel yapan şeyin bu dinler arası uyum. Benimle çalışan kilise bekçisi Ali, Müslüman. Aramızda hiçbir fark yok. Burada kardeşçe yaşıyoruz” diye konuştu

  • Etiketler :
  • Haberler –
  • Seyahat
  • Dünya
  • Müslüman
  • Hristiyanlık
  • Ürdün


İzmir Tempo sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Dünya Mirası Listesine alınan Osmanlı kenti Es-Salt Cami ve kiliseye aynı kapıdan giriliyor
Yorum Yap

444 SEO Reklam Yazılım Tasarım London Smartic Pro Agency Kurumsal SEO Hizmetleri

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İzmir Tempo ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!