Yüzünüzde geçmeyen bir kızarıklık mı var? Veya kirpik diplerinizde kurtulamadığınız kepeklenme sorunu? Egzamadır o diyerek ihmal ettiğiniz problem, belki de cilt parazitleri yani demodeksler olabilir. Mayt, parazit denilince korkmayın çünkü demodeks akarları cilt floramızın daimi bir üyesi. Peki, demodeks nedir? Birlikte bakalım…
Yazı: Deran Çetinsaraç
Evimizde yaşayan mayt, akarlar gibi cildimizin de misafirleri var. Demodeks adı verilen bu parazitler, mikroskopla bakıldığında bacakları olan kurtlara benziyor. Geçmişte eski dermatologlar demodeks kontrolü yapmadan muayeneyi sonlandırmazmış. Ancak ne olduysa zaman içerisinde bu parzitler unutulmuş, hekimler tarafından atlanır olmuş.
Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilimdalı Başkanı olan ve Memorial Ataşehir ile Şişli Hastanesi’nde görev yapan Prof. Dr. Ayşe Serap Karadağ, son yıllarda rozase hastalarının tedavilerinin eksik kalmasının bu hareketli canlıların fark edilememesinden kaynaklandığını anlamış. Prof. Dr. Karadağ, ciltte bir türlü açıklanamayan ve nemlendirici ile düzelmeyen pürtüklenmelerin de sorumlusununu bu parazitler olduğunu söyledi ve bu davetsiz konuklarla ilgili tüm sorularımızı yanıtladı.
DEMODEKS NEDİR? *
Yüzümüzde de maytlar olabiliyor mu? Bunlar nereden geliyor yüzümüze?
Demodeks maytları normal insan derisinde yer alan floranın daimi bir üyesi. İnsanları etkileyen parazitlerden sadece demodeks akarları insanda ve diğer memelilerin pilosebose dediğimiz kıl-yağ ünitesinde kalıcı olarak yaşayabiliyor. Özellikle insanı etkileyen Demodex Folliculorum ve Demodex Brevis adlı iki tipi bulunuyor. Yağ bezlerinin yoğun olduğu yerlerde yoğun olarak yer alıyor. Yüzde alın, yanaklar, çene, burun, göz kapağı, kirpik, kaşta; saçlı deri, dış kulak yolu, koltuk altı ve genital bölgede bulunuyor. Normal deride az sayıda saptanıyor.
DEMODEKS BELİRTİLERİ NE? *
Ne zaman bir sorun olmaya başlar? Belirtileri neler?
Normalde bağışıklık sistemimiz demodeksleri sınırlar ve sayıları fazla artmaz. Yoğunlukları artmaya başladığı zaman yüzde ve gözde batma hissi, kaşıntı, deride pürtüklenme hissi gibi bulgulara ve belli alanlarda kızarıklıklara neden oluyorlar. Foliküle yerleşen akarlar sebum akışını engellediği için deride kuruluk meydana geliyor. Folikül içinde çok sayıda olduğu zaman gözeneklerde geniş görünüme yol açıyor. Hastalarımız bize geldiğinde yüzünde rozase olmadığı halde belli alanlarda kızarıklık, deride pürtüklenme hissi varsa, egzama tedavisi görmesine rağmen deri yapısı pürtüklüyse, pürüzsüz değilse, kızarıklık, batma hissi varsa mutlaka demodeks bakıyorum. Yaşlı bir hastamız kaş ortasında sabit bir kızarıklık olduğunu ve bunun kremlerle geçmediğini söylemişti, o bölgede de bol miktarda demodeks saptamıştım. Lokalizasyon olarak yüzde bu kızarıklıklar egzama veya rozase sanılabiliyor. Yüzde kızarıklık olan hastalarda şikayetler diğer tedavilerle geçmiyorsa mutlaka demodeksin akla gelmesi gerekiyor. Tekrarlayan kirpik dibi iltihabı ve arpacık hikayesi olan hastalarda da göz hekimlerimizin demodeks açısından değerlendirme yapması gerekiyor. Saçlı deride de demodekslere rastlanılıyor ancak çok sık semptom vermiyor.
Demodeks sadece dermatolojik hastalıklara mı neden olur?
Hayır. Göz tutulumu da yaygın olarak karşımıza çıkıyor. Demodeks blefariti kirpiklerde kepeklenme, tekrarlayan kirpik dibi iltihabı ve arpacık şeklinde kendini gösteriyor. Kronik olup yüz demodikosisi ile beraber veya tek başına görülebiliyor. Dış kulak yolunda da demodikosis akarları saptanabiliyor ve auriküler demodikosis denilen ekternal otit benzeri tabloya yol açabiliyor. Kronik kulak kaşıntısı olan, normal tedaviye cevap vermeyen hastaların demodeks açısından değerlendirilmesi uygun.
Parazitleri besleyen genetik hastalıklar var mı?
Genetik hastalık yok. Ancak kişinin genetik zemini ve bağışıklık sistemi zaten herkeste görülen bu akarların o kişide sayısının artmasına zemin hazırlıyor. Olayın neden o kişide olduğu konusunda bilimsel mekanizma henüz tam çözülmedi, araştırmalar devam ediyor.
Yaş bir etken mi, kadın-erkek cildi açısından farklılıklar var mı?
İnsan mikroflorası adeta hayvanat bahçesi gibi. Vücudumuzda milyonlarca mikroorganizma barınıyor. Bunların çoğu yararlı olup sadece çok azı fırsatını bulduğu zaman hastalık nedeni oluyor. Demodeksler normalde sağlıklı mikrofloranın bir parçası. Yeni doğanda ve çocukluk döneminde neredeyse yokken genç yaşlarda sayıları yavaş yavaş artmaya başlıyor. Normal sayıda iken bir soruna yol açmıyor; immün sistem onları kontrol altına alabiliyor. Yaşla birlikte sayıları giderek artıyor. 50-60’lı yaşlarda sayılarının belirgin olarak arttığı görülüyor. Yaşlılarda çok sayıda demodeks saptanıyor ve çoğu zaman hiçbir semptoma neden olmuyor. 3-15 yaş arası yüzde 13, 31-50 yaşındakilerde yüzde 69 oranında tespit edilirken; 70 yaş üzerinde yüzde 95 civarında bulunuyor. Kadın ve erkeklerde de görülüyor ancak erkeklerde daha yoğun olabiliyor. Erkelerde hormonal kaynaklı yağ salgısının daha fazla olmasının etkili olduğu düşünülüyor.
Parazitlerin sayısı arttığı zaman başka cilt hastalıklarını tetikliyor mu?
Demodeksin en sık ilişkili olduğu hastalık rozasedir. Tek başına rozase nedeni olmayıp rozase hastalarının cildindeki ortam ve immünolojik mekanizma demodekslerin çoğalması için çok uygun. Bu ortamda sayıları artarak rozaseyi şiddetlendiriyorlar. Perioral dermatit, püstüler erüpsiyon, seboreik alopesi ve seboreik dermatitle de ilişkilendiriliyor.
Demodeksler başka bir hastalığı olmayanlarda da artabilir mi?
Evet, altta yatan bir hastalık olmadan da demodeksler artarak deride kızarıklık, pürtüklenme, zımpara kağıdı hissi, yanma gibi bulgulara yol açabiliyor ve bu durum pitriyazis folliculorum olarak adlandırılıyor. Akarlar ve keratin çıkıntıları yüzdeki folikülleri doldurarak bu dikensi çıkıntılara yol açabiliyorlar. Burada özellikle vurgulamak istediğim nokta her demodeks saptanan hasta rozase olmadığı gibi, her rozase hastasında da demodeks saptanmayabiliyor. Bu durumun ayırımı ancak dermatolog tarafından yapılabiliyor.
Tanı nasıl konuluyor?
Tanıda standart yüzeyel deri biyopsisi, punch biyopsi ve dermoskopi gibi yöntemler kullanılıyor. Akarı gösteren en pratik yöntemlerden biri standart deri yüzeyel biyopsi yöntemi. Burada lam üzerinde japon yapıştırıcısı damlatılarak akarların yoğun olduğu çene, yanak veya alına yapıştırılarak bir dakika bekletiliyor. Daha sonra örnek immersiyon yağı damlatılarak mikroskop ile inceleniyor. Büyük büyütmede akarların hareketleri de gözlenebiliyor. Ayrıca günümüzde dermatologlar tarafındna yaygın kullanılan dermoskopla akarların kuyrukları ve yoğunlukları görülerek tanı konulabiliyor. Her iki yöntem de deneyim gerektiriyor.
Aile içi bulaş mümkün mü?
Evet, yakın temasla bulaşabiliyor; kontamine havlu, yastık kılıfı ve kişişel eşyalarla da. Mümkünse demodeksi yoğun bireyler kağıt havlu kullanmalı ve yastık kılıfı, çarşaf, şapka ve eşarp gibi özel eşyalarını paylaşmamalı. Anneden bebeğe temas etse de bebeklerde çoğalma imkanı bulunmuyor; o nedenle teması kesmeye gerek yoktur. Eşler arasında temasla bulaş mümkün olduğu için tedavi için önerilen çay ağacı yağı içeren temizleyicileri diğer aile bireyleri de günlük rutinde kullanabilir. Ancak herkesin immün sistemi farklı; bu nedenle temas eden herkeste görülmeyebiliyor
Neden günümüzde yeniden ortaya çıktı?
Demodeksler her zaman vardı ancak farkındalık son yıllarda tedaviye cevapsız olgular nedeniyle artmaya başladı. İlk tanınlanması 1841’de, deri hastalıklarına yol açtığının fark edilmesi ise 1930’lu yıllarda. Ancak yeteri kadar önem verilmemiş, son yıllarda bilimsel araştırmaların artmaya başlaması ile güncellik kazanmaya başladı. Ne yazık ki halen atlanan çok vaka var. Hastalar egzama, kuruluk veya sadece rozase gibi tedavi ediliyor. Bu durum da hastaların tedaviye ulaşamamasına neden oluyor.
Eskiden dermatologların demodeks kontrolü yapmadan muayeneyi bitirmediğini belirtmiştiniz, şimdi neden unutuldu bu kontrol?
Bunun eğitim sistemimizdeki eksiklikten kaynaklandığını düşünüyorum. Dermatoloji veya göz hekimleri hatta KBB uzmanları eğitimlerinde bu konuda yeteri kadar bilgilendirilmiyor. Bu da vakaların tanılarının geç konulmasına neden oluyor. Ayrıca günlük kısıtlı muayene sürelerinde mikroskobik tanı için vakit ayırmak zor, dermoskopik tanı da tecrübe gerektiriyor. Ancak son yıllarda paylaşımların artması nedeniyle demodeks konusunda farkındalığın da giderek artması sevindirici.
Tedavide nelere dikkat etmek gerekir?
Demodeksler deri bariyerini bozuyor; bu durumda deri kuru ve hassas hale geliyor. Ayrıca tedavinin ilk iki haftasında salgıladıkları alerjik maddeler nedeniyle deri çok kızarabiliyor ve aşırı hassas hale gelebiliyor. Bu durum ilk haftalarda tedaviye uyumu zorlaştırıyor. O nedenle deri bariyerini onaran kremlerle deri nemlendirilmeli. Başlangıçta çok kızarıklık olursa kısa süreli kortizon tedavisiyle hastalar rahatlatılabiliyor. İlk iki-üç haftadan sonra genellikle tedaviye uyum artıyor.
Tedavi sırasında serum, nemlendirici gibi bakım ürünlerini kullanmaya devam edebiliyor muyuz?
Evet, devam edilebiliyor. Özellikle cilt bariyerini onaran nemlendiriciler mutlaka kullanılmalı. Hastanın tedavisinde birkaç preperat verildiyse önceliği demodeks tedavisine vermeli; bunun dışında temizleyici, nemlendirici ve güneşten koruyucuyu eklemeli. Aynı anda çok farklı ürün deri hassasiyetini artırabileceği için kullanılmamalı.
DEMODEKSLERİN EŞLİK ETTİĞİ DURUMLAR NELER? *
Demodeksler altta yatan hastalık olmadan artabilecekleri gibi (primer demodikozis) bazı deri hastalığı veya sistemik hastalığı olanlarda bu hastalıklara ikincil olarak artmaya başlayabilir (sekonder demodikozis). Bu duruma neden olan durumlar bağışıklık sistemini bozan hastalık veya ilaçların kullanımı, lösemi gibi kanserler ve HIV gibi immün sistemi etkileyen ağır enfeksiyonlar. Ancak sıklıkla egzama için kullanılan topikal kortizonlu kremlerin uzun süre kullanımı ve kalsinörin inhibitörlerinin kullanımlarında sayılarının arttığını görüyoruz.
TEDAVİSİ NASIL YAPILIYOR? NE KADAR SÜRÜYOR? *
Tedavide ilk basamak uygun cilt temizliği. Bu konuda çay ağacı yağı içeren temizleyiciler oldukça başarılı. Kuru ciltlerde köpük formu, yağlı ciltlerde jel formlar tercih edilmeli. Etkinlik için yüzde üç-dört dakika tutulmalı sonra durulanmalı. Kirpik dipleri için göze uygun çay ağacı yağı içeren temizleyici ve göz şampuanları kullanılmalı. Deri iyice kurulandıktan sonra antiparaziter tedavi uygulanmalı. Tedavide özellikle rozase de varsa topikal yüzde 1 ivermektin oldukça başarı sağlıyor. Tedavi başarısı hastadan hastaya değişiyor. Demodeks sayısının normale dönmesi 2-12 ay içinde gerçekleşiyor. Hekim tarafından kontrolleri yapılarak tam geçene kadar kremler kullanılmalı, bir tedavi yetmezse diğer tedavilerle destek olunmalı.Bazı durumlarda kişinin genetik yapısı akarların çoğalması için çok uygun oluyor. Bu hastalarda uygun tedaviye rağmen parazitler tam kaybolamayabiliyor; bu durumda izotretinoin tedavisi öneriliyor. Demodeksler için yaşam kaynağı olan yağ üretimini azaltarak faydalı olunabiliyor.
DERİ YÜZEYEL BİYOPSİ İLE TANI KONULUYOR *
İzmir Tempo sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.